babaannemin köşe yastıkları
Küçük bir kasabada oturuyorduk, kalabalık bir aileydik. Evimizin en büyüğü büyükannem, en küçüğü de bendim.
Evimizin sokağa bakan tek yeri, ikinci kattaki salonun penceresiydi. Orası, babaannemindi. Büyükannem o köşeyi ve yastıklarını kimseye bırakmaz, oraya başka birisinin oturmasına izin vermezdi. Yemeğini orada yer, akşama dek yoldan gelip geçenleri seyreder, sonra da orada yatar, uyurdu.
Henüz televizyonun bilinmediği yıllardı. Aşağı kattaki basık tavanlı odaların en küçüğünde ablamla ben yatardık. Odamızda, cızırtılarla çalışan emektâr radyomuz vardı. Tek eğlencemiz, herkes yattıktan sonra kulaklarımızı ona dayayarak, radyo tiyatrosunu dinlemekti.
Bir türlü hazmedemediğimiz şey de, evin en güzel yerinin niye yalnızca büyükanneme ait oluşuydu. Ablamla benim en büyük isteğim, o yastıkları arkamıza dayayarak, büyükannemin köşesinde oturup sokağa bakmaktı. Ama bunu bir türlü yapamazdık.
O köşede oturmak istediğimizin, bir kez olsun oradan sokağı seyretme özencimizin dayanılmaz hal aldığı bir gün ablam, büyükanneme "Sen bizi sevmiyorsun büyükanne" dedi. "Sevsen, o yastıklarla, bizi de o köşede oturturdun..."
Biçimiyle de tavrıyla da herkesin kendisinden çekinip korktuğu büyükanneme bu sözleri söyleyebilmek gerçekten bir cesaret işiydi ama ablam söylemişti.
Büyükannem, ablama "Orada oturmayı ve o yastıkları çok mu istiyorsun?" dedi.
Sonra da dizlerine örttüğü battaniyeyi eliyle düzelterek "Herhalde bunu da ayaklarına örtmeye özeniyorsun?" dedi.
Ablam "Hayır büyükanne, battaniye senin olsun. Ben o yastıklarla o köşeyi istiyorum" diye isyanını sürdürdü.
Büyükannem, yine kendinden beklenmeyecek bir yumuşaklıkla ablama "Acele etme kızım, bir gün o köşe de, o yastıklar da seni bulur" dedi.
Aradan yıllar geçti. Bir gün şaşkınlıkla, benim de evimizin o köşesinde oturduğumu fark ettim. Tıpkı büyükannem gibi, dizlerime de battaniye sarmıştım. Bu sırada, arkamdaki ve iki yanımdaki yastıkları da, aynı şaşkınlıkla fark ettim.
Evet gerçekten, o köşe de, o yastıklar da ve hatta reddettiğimiz o battaniye de beni bulmuşlardı. Kibarlıklarından, "İşte sen de bir büyükanne oldun" demediler ama, sanki bana kıs kıs gülüyor gibiydiler...
Seda Fırat'a teşekkürlerle
Evimizin sokağa bakan tek yeri, ikinci kattaki salonun penceresiydi. Orası, babaannemindi. Büyükannem o köşeyi ve yastıklarını kimseye bırakmaz, oraya başka birisinin oturmasına izin vermezdi. Yemeğini orada yer, akşama dek yoldan gelip geçenleri seyreder, sonra da orada yatar, uyurdu.
Henüz televizyonun bilinmediği yıllardı. Aşağı kattaki basık tavanlı odaların en küçüğünde ablamla ben yatardık. Odamızda, cızırtılarla çalışan emektâr radyomuz vardı. Tek eğlencemiz, herkes yattıktan sonra kulaklarımızı ona dayayarak, radyo tiyatrosunu dinlemekti.
Bir türlü hazmedemediğimiz şey de, evin en güzel yerinin niye yalnızca büyükanneme ait oluşuydu. Ablamla benim en büyük isteğim, o yastıkları arkamıza dayayarak, büyükannemin köşesinde oturup sokağa bakmaktı. Ama bunu bir türlü yapamazdık.
O köşede oturmak istediğimizin, bir kez olsun oradan sokağı seyretme özencimizin dayanılmaz hal aldığı bir gün ablam, büyükanneme "Sen bizi sevmiyorsun büyükanne" dedi. "Sevsen, o yastıklarla, bizi de o köşede oturturdun..."
Biçimiyle de tavrıyla da herkesin kendisinden çekinip korktuğu büyükanneme bu sözleri söyleyebilmek gerçekten bir cesaret işiydi ama ablam söylemişti.
Büyükannem, ablama "Orada oturmayı ve o yastıkları çok mu istiyorsun?" dedi.
Sonra da dizlerine örttüğü battaniyeyi eliyle düzelterek "Herhalde bunu da ayaklarına örtmeye özeniyorsun?" dedi.
Ablam "Hayır büyükanne, battaniye senin olsun. Ben o yastıklarla o köşeyi istiyorum" diye isyanını sürdürdü.
Büyükannem, yine kendinden beklenmeyecek bir yumuşaklıkla ablama "Acele etme kızım, bir gün o köşe de, o yastıklar da seni bulur" dedi.
Aradan yıllar geçti. Bir gün şaşkınlıkla, benim de evimizin o köşesinde oturduğumu fark ettim. Tıpkı büyükannem gibi, dizlerime de battaniye sarmıştım. Bu sırada, arkamdaki ve iki yanımdaki yastıkları da, aynı şaşkınlıkla fark ettim.
Evet gerçekten, o köşe de, o yastıklar da ve hatta reddettiğimiz o battaniye de beni bulmuşlardı. Kibarlıklarından, "İşte sen de bir büyükanne oldun" demediler ama, sanki bana kıs kıs gülüyor gibiydiler...
Seda Fırat'a teşekkürlerle
1 yorum:
hemen ilgimi çekti.bende çok beğenerek okumuştum.Ortak bir dostumuz varmış ayrıca sevindim.
Yorum Gönder