REKLAMLARIM

29 Ağustos 2008 Cuma

Şirketimi nasıl altüst edebilirsin?



Geçtiğimiz aylarda hayatımın en duygusal anlarından birini yaşadım. Avusturya Lisesi’nden mezun oluşumun 25. yılını kutladım. Bu vesileyle eşim ve çocuklarımla yıllar önce okumuş olduğum okulumu tekrar ziyaret ettim. Okulumuzda şöyle bir ritüel var: 25. , 40. ve 50. yıl mezunları her yıl bir araya gelir ve okuldan diploma alır.
Ben de her zaman olduğu gibi törenden iki saat önce spor salonuna gitmiştim. Spor yaparken aklıma birçok şey geldi. Kendi kendime şöyle dedim: “Bu törende bir de konuşma yapmak zorundasın.” Konuşmanın başlıklarını spordan sonra ufak bir kağıda yazdım. Okula vardığımda halen kararsızdım. Konuşma yapmalı mıyım, diye düşündüm. Sınıf başkanımız Murat Yasa çok güzel bir konuşma yaptı. Ondan sonra da tek tek isimler söylendi ve sahneye davet edildik. Sıra bana geldiğinde ne söyleyeceğime karar vermiştim. Okul müdüründen izin istedim ve ufak bir teşekkür konuşması yaptım. Çocuklarım, konuşma sırasında annelerinin gözünün dolduğunu söyledi. Eşim böyle anlarda hep ağlar. Ağlamanın zayıflık göstergesi olduğunu düşündüğüm için eşimin ağlamasını her zaman kıskanırım. O, duygularını doya doya yaşayabiliyor. Ben o kadar kontrolü bırakamıyorum. Kendime göre duygusalım, ama eşim benden kesinlikle farklı. Ne konuşacağımı düşünürken aklıma geçen hafta aldığım bir kitap geldi: “Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereke 5 Sır”. Kitap ilgimi çekti. Kitapta en önemli iki noktanın altı çiziliyor: Mutlu olmak ve hayatının anlamını bulmak. Bu iki unsur insanların hayattaki en büyük iki hedefi. Ben her ikisini de sürekli yaşıyorum. Hayatımda sürekli mutluyum. Hayatın anlamı ise bana göre sevgi. Bunu da bana annem öğretmişti.Her ne kadar okuduğum yüzlerce kitap bana aynı şeyi söylediyse de, arkadaşlarım beni hep yüzümdeki o gülümseme ile hatırlıyor. “Taner, sen hep gülümsersin.Yüzünden gülümseme hiç eksilmez” derler. Yakın dostlarımla tam 25 yıl görüşmemiştik, ama samimiyetimizden, doğallığımızdan hiçbir şey kaybetmedik. Benim 25 sene sonrasında da hiç değişmeyen kişilerin başında geldiğim sürekli söylenir. Peki, bunun sırrı ne? İyi yaşamam, mükemmel bir eşe ve çocuklara sahip olmam, mükemmel bir anne ve babaya sahip olmam ve şanslı olmam mı? Hepsi olabilir. Benim sırrım ise çok basit: Kendimi sevmem! Önemli bir şirketin patronu olan arkadaşım bana bir hikaye anlatmıştı. Dünyanın önde gelen bir şirketin patronu işe alma sırasında işe alacağı elemanlara şu soruyu soruyormuş: “How can you fuck up my company?” “Benim şirketimi nasıl altüst edersin?”Dünya değişiyor. Çalışanların beklentilerini karşılamak zor. Çok kuralcı olmak çalışanları mutsuz ediyor. Elemanların yaratıcı olmasını istiyorsanız, bırakın yaratsınlar. Bu soru beni derinden etkiledi. Sorunun cevabını doğru bilen kişi şirketin standartlarının üzerinde bilgiye sahip olmalı. Aksi takdirde şirketin altında ezilir ve sıradan bir kişi olur. Bu sorunun cevabını bilen kişi şirketi ileri taşır. Günümüzde sıradışı olmak gerekiyor. Sıradan kişiler şirketi ileri taşıyamıyor. Ben hep sıra dışı biri oldum. Hep eleştirildim ama sevildim. Sıradışı olmak gibi amacım yoktu. Tek amacım vardı; mutlu olmak, doğal olmak ve yüzümden gülümsememin eksilmemesi.Patronlar sıradan düşünen insanları istemiyor. Şirketlerini ileri taşıyan kişileri arıyorlar. Ne kadar garip de olsa, bu, böyle. Bu soruyu unutmayın, bir kenara yazın. Eğer cevabınız yoksa böyle bir şirket bulana kadar yeni işinizi seçmeyin!..
www.tanerozdes.com

Hiç yorum yok: